Konu: Bazı Sporcuların Biyografileri Paz Ağus. 24, 2008 10:23 pm
Ariel Ortega
Tam adı: Ariel Arnaldo Ortega Doğum tarihi: 4 Mart 1974 Doğum yeri: Libertador General San Martín Arjantin Boyu: 1.70 Kilosu: 70 Takma adı: El Burrito Mevkii: Atak Ortasaha Santrafor
Ariel Arnaldo Ortega (d. 4 Mart 1974 Arjantin) 1.70 m. boyunda ve 70 kg ağırlığında Arjantinli futbolcu. Oynadığı mevkii orta sahaydı.
Avrupa'da Parma Sampdoria Valencia ve Fenerbahçe takımlarında oynadı.Fenerbahçe'de oynadığı sezon Galatasaray'ın 6-0 malup edildiği maçta 1 gol atarak gerçek Fenerbahçeli oldu. Arjantin'de Maradona'nın varisi olarak gösterildi ve 2002 Dünya kupasından sonra Arjantin millî takımı'nın 10 numarası Ortega'ya ait olduğu için bir süre kimseye verilmedi.
Fenerbahçe'de 2002-2003 sezonunun ilk yarısında 14 maçına çıktı. 5 gol attı 4 sarı 1 de kırmızı kart gördü. Takımın o dönemdeki hocası Werner Lorant'la yıldızı barışmadı Türkiye'ye uyum sağlayamadı. Devre arasında Arjantin'e gidip dönmeyince Fenerbahçe FIFA'ya başvurdu. Uzun süren hukuki mücadelede FIFA Fenerbahçe'yi haklı buldu. Fenerbahçe'nin davası ardından Ortega 9 buçuk milyon avro ceza aldı. Buna rağmen Fenerbahçe'nin unutulmaz oyuncuları arasında yer almıştır.
3 Dünya kupasına katılmış ve 86 kez millî takım formasını giymiş olan deneyimli futbolcu bu olaydan sonra 18 ay boyunca futboldan uzak kaldı. Bu dönemin ardından Newells Old Boys'da 2 sezon oynadı. Son olarak yetiştiği kulüp River Plate'e transfer olan Arjantinli futbolcu Aralık 2006'da futbolu bıraktığını açıkladı.Daha sonradan alıdıgı kararla yeşil sahalara geri dönen Ortega şimdilerde River Plate forması altında kariyerini yeniden canlandırmak istiyor ve bunu ilerliyen yaşına ragmen başarıyor gibi...
BİYOĞRAFİSİ; 21 Mart 1980 tarihinde Brezilya'nın Porto Alegre şehrinde çok fakir bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Aile geçimini Ronaldinho'nun ağabeyi Assis'in futboldan kazadıklarıyla sağlamaktaydı. Ülkenin yarısından fazlasının fakirlik çektiği Brezilya'da hemen hemen her çocuğun kurtuluş yolu olarak görülen futbol Ronaldinho için de bir hedefti. İlk idolü ve hocası da Asssis oldu.
Kulüp Kariyeri; Adını ilk olarak Mısır'da yapılan 17 yaş-altı Dünya Kupası'nda gol kralı olarak duyuran Ronaldinho ilk profesyonel anlaşmasını 1998 yılında Gremio Kulübüyle yaptı. 2001 yılına dek oynadığı bu kulüpten ayrılıp Paris-Saint Germain'e 5 yıllık imza attığında iki takım arasında bonservis bedeli konusunda anlaşmazlık çıktı. Bu anlaşmazlığın hukuki alana taşınması sonucu Ronaldinho 6 ay futboldan uzak kaldı. Sonunda 45 milyon dolarlık bonservis bedeli tespit edildi ve Ronaldinho tekrar futbola döndü. PSG'deki ilk yılı pek de parlak değildir. Özellikle Ronaldinho'nun Paris gecelerine düşkünlüğü yüzünden teknik direktörü ile yıldızı barışmadı. Fakat 2002 yılındaki başarılarıyla daha büyük bir takıma gitmek istediğini açık açık söyledi. Fakat sözleşmesi yüzünden takımında kalmak zorunda kaldı. Fakat PSG 2003 yılında Avrupa Kupaları'na katılma hakkı kazanamayınca Ronaldinho'yu satış listesine koymak zorunda kaldı. Alıcı adayları listesinin an başında David Beckam'ı Real Madrid'e kaptıran Manchester United vardı. Hatta Ronaldinho neredeyse Manchester'lı kabul ediliyordu. Fakat elini çabuk tutan FC Barcelona 19 Temmuz 2003 tarihinde 27 Milyon Euro bonservis bedeliyle transferi bitirdi. FC Barcelona'daki ilk maçına 27 Temmuz 2003 tarihinde çıkmış çok istediği İspanya Lig Şampiyonluğunu ise 2004-2005 sezonunda ulaşabilmiştir. Şu an en büyük hedefi Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak olduğunu söyleyen Ronaldinho halen FC Barcelona'nın en büyük hücum gücüdür.
Milli Takım Kariyeri 1999 yılı bu güne kadar 42 kez milli formayı giyen Ronaldinho'nun milli takım kariyerinin başladığı yıl oldu. Amerika Kupası için milli takıma çağrıldı ve 26 Haziran 1999 tarihinde ilk defa milli formayı giydi. Bu turnuvada Paraguay'a attığı gol millli takım adına attığı ilk gol olarak kayıtlara geçti. 2001-2002 yılında futboldan uzak kaldığı 6 ay yüzünden 2002 Dünya Kupası için Brezilya Milli Takım'ına alınmayacağı düşünülüyordu. Fakat dönemin teknik direktörü Felipe Scolari beklentileri boşa çıkardı. Ronaldinho oynadığı futbol ve attığı iki gol ile Scolari'nin ne kadar doğru yaptığını göstermiş oldu. Özellikle 30-35 metreden İngiltere attığı gol jeneriklikti. Zaten Dünya Kupasını da kazanan Brezilya oldu.
Öznitelikleri Dünyada yükselen pres fizik-kondisyon ve oyun bozmaya dayalı savunma ağırlıklı futbol anlayışına karşı sürat teknik yaratıcılık ve oyun kurmaya dayalı estetik futbol anlayışının en büyük temsilcisi olan Ronadinho'nun en büyük futbol yeteneği hiç kuşkusuz topa olan hakimiyeti. Kısa vuruşlarla top sürme kısa alanda çalım bacak arası gibi bilinen her türlü adam adama hücum varyasyonlarında üstün bir yeteneğe sahip olamasının yanında kendine has yan çalımlarında top ayağına yapışıkmış görüntüsü verir. Bu top hakimiyeti sürati ve vücut çalımı ile birleşince neredeyse tutulmaz bir oyuncudur. 2 Aralık 2004 tarihinde Şampiyonlar Ligi grup maçlarının dördüncüsünde AC Milan'a karşı maçın sonlarına doğru bütün bir takıma vücut çalımı atarak kaydettiği gol yeteneklerinin özeti gibidir. Sürati dolayısıyla açık alanda da çok tehlikelidir. Ayrıca serbest vuruştan veya oyun içinde mesafe ne olursa olsun gol atabilir.
Ağırlıklı olarak sağ ayağını kullanır. Gerek maç esnasında gerek serbest vuruşlarda mesafa tanımaksızın kaleyi bulabilir. Ama gol atmaktan kadar attırmayı da sever. Verdiği uzun mesafeli paslar da çok başarılıdır. Hem süratli hem de çabuk olma vasfına sahip ender oyunculardandır. Bu yüzden hem açık alanda hem de dar alanda çok tehlikelidir.
Her ne kadar oyun kurucu vasıfları olsa da Ronaldinho klasik anlamda bir oyun kurucu değildir. Daha çok hücum hattı ile orta sahanın arasında serbest adam veya ileriye dönük orta saha oyuncusu olarak sol iç koridorda oynar. Oyun kurgusunu değiştirme gerekirse oyunu yavaşlatma gibi kabiliyetleri olması gereken oyun kurucu gibi takım sisteminin gerçek ağırlık merkezi değildir. Fakat sahip olduğu hücum gücü ağırlık merkezinin ona kaymasını sağlar.
Maradona Pele gibi gösteri özellikli kaliteli futbolcuların günümüz temsilcisidir. Çalım yeteneğini geliştiren ve yeni çalım stilleri bulan/uygulayan bir futbolcu olarak -yaşı da dikkate alınırsa- futbol tarihine geçeceği kesin gibidir. Ayrıca diğer teknik futbolculardan farklı olarak savaşçı ve mücadeleci yapısı farklılığını belirginleştirmektedir.
Başarıları Kulüp 2004-2005 İspanya Lig Şampiyonluğu Milli 2002 Dünya Kupası Şampiyonluğu 1999 Amerika Kupası Şampiyonluğu 1997 17 yaş-altı Dünya Şampiyonluğu Bireysel 2004 FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu Ödülü 1997 17 yaş-altı Dünya Şampiyonası Gol Krallığı
Naim Süleymanoğlu (d. 23 Ocak 1967; Mestanlı Bulgaristan) bütün otoritelere göre tüm zamanların en iyi haltercisidir. Lakabı Cep Herkülüdür.
Haltere 1977'de henüz 9 yaşındayken başladı. 15 yaşında Brezilya'da düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonası'nda iki altın madalya alarak şampiyon oldu. Onaltı yaşında rekor kırarak yine şampiyon oldu. Böylece halter tarihinde en genç dünya rekortmeni unvanını aldı. Kariyeri boyunca üç Olimpiyat Altın madalyası yedi Dünya Şampiyonluğu ve altı Avrupa Şampiyonluğu vardır. Tam 46 kez dünya rekoru kırmıştır.
1983 - 1986 arasında gençlerde 13 büyüklerde 50 olmak üzere tam atmış üç rekor kırarken yine bu dönemde Dünya ve Avrupa şampiyonalarında 525660 kilolarda şampiyonluklar yaşadı. 1984 1985 ve 1986'da dünyada yılın haltercisi seçildi. 1984 Los Angeles Olimpiyatları'na Bulgaristan'ın da Sovyet'lerle boykota katılması nedeniyle katılamadı. Bu dönemde Bulgar Hükümeti'nin Türk isimlerini yasaklaması nedeniyle adı Naum Shalamanov olarak biliniyordu.
Bulgaristan'daki bu baskılardan kurtulmak ve Türkiye adına müsabaklara katılmak için 1986'da Melbourne'de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası'nda Türkiye Büyükelçiliği'ne sığınarak Türkiye'ye iltica etti. Türkiye'ye ilticasında ve getirilmesinde bizzat Turgut Özal devreye girdi.
1988'de Avrupa Halter Şampiyonası'na Türkiye adına katıldı ve üç altın madalya kazandı. Bunun yanında 60 kg'de koparmada 150 kg kaldırarak dünya rekoru kırdı.
1988 Seul Olimpiyatları'na Türkiye adına katılabilmesi için Türk hükümetince Bulgaristan'a 1 milyon dolar ödenerek gerekli izin alındı. Bu olimpiyatlarda Süleymanoğlu 60 kg koparmada sırasıyla 145 kg 150.5 kg 152.5 kg silkmede 175 kg 1885 kg 190 kg toplamda da 320 kg 339 kg 342.5 kg kaldırarak 9 dünya 6 olimpiyat rekoru kırarak muhteşem bir zafer elde etti ve böylece Türkiye'ye olimpiyatlar tarihinde güreş dışında ilk altın madalya kazandıran sporcu oldu.
1992 Barcelona Olimpiyatları'nda rakiplerine karşı ezici bir üstünlük sağladı ve altın madalyayı çok rahat kazandı. Aynı yıl Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “Dünyanın En İyi Sporcusu” seçildi.
1993 Dünya Şampiyonasında ise 3 altın madalya kazanırken 2 de dünya rekoru kırdı. 1994'te Bulgaristan'da yapılan Avrupa Halter Şampiyonası'nda sadece üç kaldırış yaparak üç dünya rekoru kırdı.
İstanbul'da yapılan Dünya Halter Şampiyonası'nda ilk kez Türk Seyircisi önüne çıktı. Sakat olmasına rağmen 3 dünya rekoru kırarak üç altın madalya kazandı. 1995 Avrupa halter şampiyonasında yine sakat olmasına rağmen 1 altın 2 gümüş kazanarak Türkiye’nin takım halinde birinci olmasında önemli katkı sağladı. Çin'de yapılan dünya şampiyonasında sakatlığı devam ediyordu ve 3 altın madalya kazandı.
1996 Atlanta Olimpiyatları'nda 64 kiloda 4 dünya rekoru kırarak 3. kez olimpiyatlarda madalya kazanarak tarihe geçti.
2000 Sidney Olimpiyatları'nda ise artık 33 yaşında olması ve sakatlığı nedeniyle pek bir başarı gösteremedi.
Naim Süleymanoğlu Uluslararası Halter Federasyonu'nun Aralık 2000'de Atina'da toplanan kongresinde astbaşkanlığa seçildi.
Derin Amerikalılar Beyaz Anglosakson ve Protestanlar) Müslüman olunca Ali’ye fena takarlar. Pentagon bile oyuna alet olur onu “Y” grubunda olmasına rağmen “A” kategorisine alır ve “ivedi” kaydıyla Vietnam’a yollamaya kalkar. Şampiyon buna karşı çıkar “Vietkonglularla alıp veremediğim yok” der “hem onlar beni hiç aşağılamadılar!” “Aferin” dediğinizi duyar gibiyim ama adama böylesi çıkışların hesabını sorarlar. Onu apar topar ligten kovar ünvanına ve lisansına el koyarlar. Ali’yi “vatan haini” ilan eder ve hiçbir eyalette maça çıkarmazlar. Yetmez ona bir trafik suçu isnat eder alelacele içeri tıkarlar. Federasyon medarasyon hikâye garibim bir başına kalır oturup derdine yanar. Vietnam Savaşını ne hükümetler ne de ordular bitirebilir bu kirli kavgaya gazeteciler (özellikle foto muhabirleri) nokta koyar. Amerikan halkı napalm bombaları ile yakılan evlerin önünde ağlaşan bebeleri görünce “bu nasıl hürriyet” diye sormaya başlarlar. Savaş muhabirleri cinayet ve tecavüz vakalarını dökmeye başlar Hollywood mevzuya el atar. Sivil toplum örgütlerinden “niye savaşıyoruz” sorusu yükselince derin devlet tükürdüğünü yalar.
Kelebek gibi uçar... Muhammed Ali bokstan koptuğu yıllarda üniversite üniversite dolaşıp konferanslar verir mevzu boks olsa da yeri geldikçe İslâmiyet hakkında birşeyler anlatmaya çabalar. Ağalar bu faaliyetten çok rahatsız olur “boksla uğraşsa daha iyiydi” demeye başlarlar. Birkaç maç sonra silinip gideceğine inandıkları için Ali’nin lisansını iade eder ringlerin yolunu açarlar (1967). Ve Ali şovları tekrar başlar. Şampiyon rakiplerine sürekli lâf atar basın mensuplarının huzurunda madara etmeye bakar. Bu tavır organizatörlerin de işine gelir çünkü gerginlik arttıkça hasılat “tavan” yapar. Ancak birileri Ali’yle uğraşmaktan caymaz karşısına dik yokuşlar çıkarırlar. Kâh “komünizm propagandası yapmaktan” soruşturma açar kâh “ırkçı ve ayrılıkçı” diye yaftalarlar. Bir ara zenci çocukları için (içinde okul ve mescid olan) bir külliye yaptırmaya kalkar ama ona hiçbir banka kefil olmaz. Kimseden teminat mektubu alamaz. Dahası bomba ihbarları ile huzurlarını kaçırırlar.
Arı gibi sokar... Ali baskılara rağmen geri adım atmaz. Aksine “ben bir din savaşçısıyım gücümü Kur’an-ı kerimden alıyorum” demekten kaçınmaz. Ringteki zaferler zincirine Jerry Quarry’i yenerek başlar. Ancak Joe Frazier ile yaptığı maçı üstün bitirmesine rağmen hakemler rakibinin elini kaldırırlar. Bakın şu aksiliğe ki Ken Norton ile yaptığı maçta çenesi kırılır maçı bırakmak zorunda kalır. Herkes Ali’nin bittiğini söylerken Frazier’i eze eze yener ve rövanşı alır. Ardından Zaire’de insan azmanı George Foreman’la karşılaşır. Foreman girdiği ormanı baltayla kıymık kıymık edip bitiren bir insan azmanıdır. Ali maçtan bir ay evvel Kinşasa’ya yerleşir ve halkın sevgisini kazanır. Onları arkasına alır ve boksörlere ders olarak okutulacak bir taktikle Foreman’ı dağıtır. Rakibini 7 raund yorar 8. raundda saldırır ve zemine uzatır. Ertesi sene Manila’da 25 bin kişinin önünde Frazier’le karşılaşır. Bu ölümüne bir maçtır 14 raundun sonunda ikisi de perişandır. Ancak Frazier’in şuuru bulanınca Antrenörü Eddie Futch maçtan çekilir unvan Ali’ye kalır.
Yeni bir çığır açar... İnsan bu her zaman mükemmel olamaz ya. İşte hanımı Belinda Boyd’dan ayrılıp Veronica Porsche ile evlendiği bunalımlı dönemde tecrübesiz rakibi Springs’e yenilir ve silbaştan mücadeleye atılır. 1978’de Dünya Şampiyonluğunu geri alır. Profesyonel döneminde sadece 3 kez yenilen Muhammed Ali 36 yaşına kadar boks dünyasının efsane ismi olmayı başarır. 56 maçın 53’ünü kazanır 37’sini nakavtla alır. Ancak boksörleri bekleyen akıbet (parkinson) onu da yakalar. Dindar bir Müslüman olan Lonnie ile evlenir Michigan’daki çiftlik evinde gözlerden ırak yaşar. Bu arada beyazlar da değişir ya da “değişti” rolüne soyunurlar. Atalanta Olimpiyatları’nda meşaleyi yakma şerefini ona bağışlar ve nehre attığı madalyanın yerine yenisini takarlar. Ali iyi bir örnek olur. Ekonomi sanat ve siyaset sahnesinde ağırlıklarınca yer bulamayan zenciler sahalarda boy göstermeye başlar atletizm boks ve basketbolda madalyalara el koyarlar…
Gerçek Adı:Maria Yuryevna Sharapova Doğum Tarihi: 19 Nisan 1987 Doğum Yeri: Sibirya/Rusya Yaşadığı Yer: Florida/ABD Boy/Ağırlık: 1.83/59 Yıllık Kazancı:19 Milyon$ Babası:Yuri Sharapova Koçları:Yuri Sharapova ve Michael Joyce
Hayatı
Çernobil'den Çıkan Yıldız
Tenisin yenilmez ismi Serena Williams'ı korttan silen 17 yaşında Wimbledon'ın yıldızı olan Rus Maria Sharapova'nın hazin bir öyküsü var. Anne karnında Çernobil faciasını yaşadı annesi onu Sibirya'ya kaçırdı babası cebinde bin dolarla ABD'ye taşıdı...
Çernobil'den kaçtı tenise merak sardı
Helal olsun sana Sharapova. Henüz 17 yaşında. Wimbledon'ı kazanan ilk Rus bayan tenisçi. Üstelik çok güzel. Sharapova'nın hayatı ise tam bir başarı öyküsü.
O Wimbledon Turnuvası'nı kazanan ilk Rus bayan tenisçi... Ayrıca dünyaca ünlü İsviçreli raket Martina Hingis'ten sonra bu turnuvada yarışan en genç tenisçi unvanının da sahibi.. İngiltere'de düzenlenen 118'inci Wimbledon Tenis Turnuvası'nda iki kez üst üste Grand Slam şampiyonu olan Amerikalı Serena Williams'ı adeta korttan silip atan 'Tek Bayanlar Şampiyonu' Maria Sharapova'dan bahsediyoruz. 6-1 ve 6-4'lük setlerle Serena Williams'ı deviren Sharapova 26.5 trilyon liralık ödülün de sahibi oldu.
Gerçek Başarı Hikayesi
Ancak son günlerde başarısıyla olduğu kadar güzelliğiyle de dünya basınının gündeminden düşmeyen Rus yıldızın bugünlere gelişi hiç de kolay olmamış. O'nunki "gerçek" bir başarı hikayesi. 1986 yılında meydana gelen nükleer facianın yaşandığı Çernobil'den 320 kilometre uzaklıktaki bir köyde oturan Sharapova'nın ailesi küçük kızları Maria'nın doğumunu bekliyorlardı.
Nükleer kazadan sonra kızlarının sağlığını düşünen aile herşeylerini bırakarak Sibirya'ya taşındı. Ardından 19 Nisan 1987'de Maria Sharapova dünyaya geldi. Ailesiyle birlikte 1989 yılında Rusya'ya geri dönen Maria'nın hayatı 4 yaşında değişmeye başladı. Dünyaca ünlü Rus tenisçi Yevgeny Kafelnikov'un Maria'nın babasına hediye ettiği tenis raketi Sharapova'yı Wimbledon şampiyonu yapacak yolun ilk adımı oldu. Sharapova o günden sonra raketini bir daha elinden düşürmedi ve tenis onda bir tutku haline geldi. Ancak işçi olan babasının çocuklara göre raket alacak parası yoktu. Çareyi büyükler için olan raketi küçültmekte bulup Maria'yı tenis okuluna gönderdi.
Navratilova ile Tanıştı
İki yıl sonra ise bir başka dünyaca ünlü tenis yıldızı Martina Navratilova Sharapova'nın bugünlere gelmesini sağlayan ikinci adımı attı. Moskova'da bir tenis okulunda Sharapova'yı gören Navratilova babasına giderek kızını Amerika'daki Bollettieri Tenis Akademisi'ne götürmesini istedi. Rusya Tenis Federasyonu Başkanı da babasına aynı tavsiyede bulununca baba Sharapova kararını verdi. Maria Sharapova 7 yaşındayken cebinde bin dolardan az bir parası olan babası kızıyla beraber Amerika yollarını tuttu. Bulunan bir sponsor yardımıyla Sharapova yatılı olarak akademiye girdi. Çok kısa zamanda İngilizcesi'ni ilerletti ve arkadaşlarına ayak uydurdu.
İki Yıl Annesini Göremedi
Babası da Amerika'da bir iş bularak çalışmaya başladı. Güzel tenisçi vize alamayan annesine ise ancak iki yıl sonra kavuşabildi. 2001 yılında ise resmi tenis kariyerine başladı. Küçükler turnuvasında 25 maç kazanırken sadece üç maç kaybetti. Daha sonra galibiyetler ardı ardına geldi.
Anna'dan Farkı Başarısı
Ve bugün... Sharapova ailesinin kendisi için yaptığı fedekarlıkları unutmayarak zafer sonrası ilk olarak tribündeki babasına koştu. Daha sonra ise cep telefonunu alarak maça gelemeyen Amerika'daki annesini aradı.
Sharapova ilk çıktığı zaman güzelliği ile dillere destan olan ancak üst üste aldığı yenilgiler yüzünden kortlara veda eden bir başka Rus tenisçi Anna Kournikova'ya benzetilmiş "inşallah sonları aynı olmaz" yorumları yapılmıştı. Ancak Sharapova genç yaşında aldığı bu başarıyla kendisi hakkındaki tüm söylentilere en güzel cevabı vermiş oldu. İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Guardian'da yer alan bir habere göre ünlü cep telefonu giyim ve kozmetik firmaları şimdiden Sharapova'yla reklam anlaşmaları imzalamak için kıyasıya bir rekabete başladı.
Dünya’nın en çok kazanan ve dergi kapağı süsleyen kadın sporcusu.. Kortlarda sergilediği performansla olduğu kadar attığı çığlıklarla da gündemde yer alıyor.. WTA’de 1 numaraya kadar yükselmeyi başardı.. Tenis dışında ilgi duyduğu alanlardan biri olan “moda” onun vazgeçilmezleri arasında.. Navratilova hayatını değiştiren isim oldu.. Bir yılda tam 18 milyon dolar kazandı.. Nike’ın ana sponsorluğunda en çok ilerleme kaydeden sporcular arasında yer aldı.. Son yılarda adı paraya en kolay çevrilen atlet oldu..
Maria Sharapova ya da Rusçasıyla Мари́я Ю́рьевна Шара́пова 19 Nisan 1987’de Yuri Sharapov ve Yelena Sharapova’nın çocukları olarak Dünya’ya geldi.. Sharapova’nın ailesi aslen Homiel Belarus’dan ancak 1986’da yaşanan Chernobyl nükleer faciasının ardından Rusya’ya yerleşmek zorunda kaldılar.. Sharapova ise ailesi taşındıktan bir yıl sonra Nyagan Rusya’da Dünya’ya geldi..
DÖNÜM NOKTASI
Sharapova 3 yaşındayken ailesiyle birlikte bir sahil kasabası olan Sochi’ye yerleşti.. Bir yıl sonra ise tenis eğitmeni olan babasına Rus tenisinin önde gelen isimlerinden Yevgeny Kafelnikov tarafından hediye edilen bir raketle ilk kez tenis topuna vurdu.. 6 yaşında babası tarafından götürüldüğü Moskova’daki bir tenis kliniğinde efsane isimlerden Martina Navratilova ile gösteri maçında oynama şansı yakaladı ve hayatı bir anda değişti..
Navratilova’nın ailesine küçük Sharapova’yı mutlaka eğitmeleri yönünde bulunduğu tavsiye ve babası Yuri’nin bu tavsiyeyi ciddiye alması kısa süre sonra Amerika’ya kalkan bir uçağa binmesine sebep oldu..
Yuri küçük Sharapova’yı alarak Bradenton Florida’ya gitti ve zor şartlar altında olmasına rağmen bulduğu bütün parayla kızını Nick Bollettieri Tenis Akademisi’ne kayıt ettirdi..
Sharapova Florida’da uzun süre finansal problemler ve vize alamadığı için Florida’ya gelemeyen annesi Yelena’dan ayrı yaşamak zorunda kaldı.. Maria her ne kadar çocuk yaşta annesinden ayrı kalmış ve Rusya özlemiyle dolu olmasına rağmen babasının sonsuz desteği ile yeteneklerini yavaş yavaş göstermeye başladı.. Akademinin parasını yetiştirmekte zorlanan Yuri’nin yardımına Sharapova’nın yeteneği ve bir spor firması olan IMG yetişti..
Küçük yaşta nasıl bir yetenek olduğunu kanıtlayan Sharapova’ya IMG firması sponsor oldu ve bütün okul ve turnuva masraflarını üstlendi.. Kendisinden büyük 2 kız ile birlikte yurtta yaşamak zorunda kalan Maria İngilizcisini kısa sürede geliştirdi ve çevresiyle daha rahat anlaşmaya başladı.. 2 yıl sonra Maria’nın annesi de vizesini alarak Florida’ya geldi ve aile yeniden birleşti.. Akademide eğitim gören Maria annesinin de verdiği eğitimle birlikte normal bir okula gitmedi..
SHARAPOVA'NIN KARİYERİ
1.83’lük Maria 2001 yılının sonunda profesyonel oldu.. Sağ elini kullanan Sharapova 2002’den itibaren çoğunlukla ITF/Challenger turnuvalarında boy gösterdi ve seneyi 28 galibiyet 5 mağlubiyetle tamamladı.. 2002’de sergilediği performansın ardından WTA sıralamasında 186. sırada yer aldı.. 2003 Maria’nın büyük çıkışını yaptığı yıl oldu.. Sezon boyunca 38 galibiyet elde eden genç Rus bir anda 32. sıraya kadar tırmandı.. Sezon sonunda Japonya ve Kanada’da katıldığı WTA turnuvalarından kupayla dönmesi ise kariyerinin ilk önemli başarıları oldu.. Tenis camiasında kısa sürede isim yapmaya başlayan Maria hızlı adımlarla yürüyen bir yıldız adayı olduğunu gösterdi..
İLK BÜYÜK BAŞARI
2004’te bir çok insanı şaşkına çeviren başarı gelmeden önce çim kortta yaptığı 22 maçı peş peşe kazanan Sharapova sezon boyunca kupa ve ödül kazanmaya devam etti..
2004’te Maria ilk grand slam turnuvasını kazandı.. Wimbledon’u kazanarak çok önemli bir başarıya imza atan Maria Sharapova bir anda bütün Dünya’nın dikkatlerini üzerine çekmekle kalmadı aynı zamanda herkesin görmek ve tanımak istediği bir yıldız oldu..
Wimbledon’un yanı sıra 3 önemli WTA turnuvasında daha kupa kaldıran Sharapova sezonun kapanışında da WTA Tour kupasına uzandı.. Sharapova böylece WTA Tour kupasına uzanan ilk bayan Rus raket olmayı başardı.. Sharapova aynı zamanda ilk katıldığı sene bu kupayı kaldıran 2. isim oldu.. Wimbledon kupasına uzandığında 17 yaşından sadece 2 ay olmış olan Sharapova Hingis’in ardından bu başarıya ulaşan en genç raket ve tüm zamanlarda da bir grand slam kazanan en genç 3. raket oldu.. Muhteşem bir sezonu geride bırakan Maria Sharapova WTA sıralamasında 4. sıraya kadar tırmandı ve 2.506.263 dolar turnuva geliri ile yılın en çok kazanan bayan raketi oldu.. Nike sponsorluğundaki Rus raket sezon boyunca kazandığı toplam 18.000.000 dolar ile ilerleyen aylarda Forbes’a kapak oldu.. 22 Ağustos’ta WTA’de zirveye çıkmayı başardı..
YARDIMSEVER SHARAPOVA
Maria 2004 Aralık’ta Haynes Kirilenko Vaidisova Stubbs ve Florida eyaleti valisi Jeb Bush ile Tampa’da gösteri maçları yaptı ve elde edilen gelir Florida Kasırga Fonu’na bağışlandı.. Tayland’da yaşanan tsunami felaketinin ardından da Tayland başbakanı ile bir araya geldi ve 10.000 dolarlık bir bağış yaptı..
Sharapova 2005 Avustralya Açık’ta 2004 WTA Tour’da kazandığı Porsche Cayenne’in değeri kadar para bağışını 2004’te Beslan Rusya’da bir okulda yaşanan rehine felaketi için bağışladı..
Sony Ericsson WTA Tour’da Yılın Oyuncusu ödülüne uzandı ve Yılın En Çok Gelişme Gösteren raketi olarak onurlandırıldı..
KORTLARIN DIŞINDAKİ SHARAPOVA
Prince’in “Shark” raketini kullanan Maria Sharapova elde ettiği popülarite sayesinde bir anda firmanın daha önce hiç satmadığı kadar çok satış yapmasını ve raket satışlarını zar zor yetiştimesine sebep oldu..
Rus raket modaya olan tutkusu dans sevgisi ve sinemaya yakınlığı ile de tanınıyor.. Özellikle macera ağırlıklı kitaplar okuyor ve iki haftada bir roman bitirmeye çalışıyor.. Henüz 18 yaşındayken çok başarılı bir raket olduğunu kanıtlamayı başaran Sharapova aynı başarıyı modellikte de gösterdi.. New York Paris ve Sao Paulo’da büroları olan ve Gisele Bundchen Tyra Banks Heidi Klum Kate Moss ve Laetitia Casta gibi mankenleri bünyesinde bulunduran IMG ajansının bir modeli olan Sharapova uzun süre Kournikova ile kıyaslandı ancak iki rakette bu kıyaslamadan memnun olmadıklarını sıklıkla dile getirdi..
2002’de “Teen People”ın listesinde “Dünya’yı Değiştirecek 20 Genç” arasında gösterildi.. Aynı sene sayısız dergi Maria Sharapova’yı “21. yüzyılda izlenmesi gereken en önemli atletlerden biri” olarak gösterdi..
2003’te “W” dergisinin kapağını süsleyen Sharapova aynı sene “USA Today” gazetesi tarafından tanıtıldı ve “YM” “On the Move” dergileri ve “People Magazine” “coolest girls havalı kızlar” arasına Sharapova’yı yerleştirdi..
2004’te gelen Wimbledon zaferinin ardından “NBC's Today Show” “Regis and Kelly” “the Mike and Mike Show” “Entertainment Tonight” “Inside Edition” “ESPN's SportsCenter” “Fox” “Friends” “ESPN's Cold Pizza” “CBS Early Show” “MTV's TRL” (Total Request Live) de boy gösterdi ve TRL’de masa tenisi oynadı !..
2004 Ağustos’da İtalya “Vogue”un kapağında ilk kez boy gösterdi..
2005’de Amerika piyasasında yapılan araştırmada en iyi şekilde lanse edilen spor kadını olarak ün yaptı.. 2005 Haziran’da “ESPN” dergisinin kapağını süsleyen Sharapova Temmuz’da da “Forbes”un kapağında 18 milyon dolarlık yıllık geliri ile “Dünya’nın En Zengin Kadın Atleti” olarak yer aldı.. “People” dergisi tarafından “En Güzel 50 Kişi” arasında gösterilen Sharapova Laureus tarafından “Yılın Sporkadını” olarak seçildi..
Felipe Massa (d. 25 Nisan 1981 São Paulo) İtalyan Ferrari takımı adına yarışan Brezilyalı F1 pilotudur. 1.66 m boyunda ve 59 kg ağırlığında olan Massa yarış pilotluğuna karting yarışlarıyla başladı. 1999 yılında Formula Chevrolet Şampiyonası'nda 5. oldu ve ertesi yıl da Formula Renault Şampiyonası'nı kazandı. 2001 yılında ise Avrupa F3000 Şampiyonası'nı kazandı. Aynı yıl Sauber takımı ile Mugello'daki test sürüşlerine katıldı. 2002 yılında ise Sauber takımının F1 pilotluğunu yaparak F1'e başladı. O sezonki en iyi derecesi beşincilikti. 2003 yılını Ferrari'nin test pilotu olarak geçirdi. 2004 ve 2005 yıllarında da Sauber takımının F1 pilotluğunu yaptı. 2004'teki en iyi derecesi dördüncülük2005'teki en iyi derecesi ise onüçüncülüktü. 2006 yılında İtalyan Ferrari takımına transfer oldu. Kariyerindeki ilk birinciliğini 27 Ağustos 2006 tarihinde yapılan Türkiye Grand Prix'inde elde etti. İstanbul Park'ta yapılan bu yarışı Massa pole pozisyonu almasının da avantajıyla büyük bir rahatlıkla kazandı.26 Ağustos 2007 tarihinde İstanbul Grand Prix'ini de birincilikle tamamlayarak İstanbul'da double yaptı.
Kariyerinin ilk birinciliklerini Türkiye'de kazandığı için bir anda Türkiye aşığı oldu. Türkçe'yi öğrenmeye başladı Türkiye ile yakından ilgilendi.
Colin Steele McRae MBE ( 5 Ağustos 1968 Lanark – 15 Eylül 2007) İskoç asıllı Britanyalı ralli pilotu. Beş kez Britanya Ralli Şampiyonu Jimmy McRae'nin oğlu profesyonel rallici Alistair McRae'nin ağabeyidir. 1995'de Dünya Ralli Şampiyonası'nı kazanmış; 1996 1997 ve 2001'de şampiyonluk için mücadele etmiş 1998'de üçüncü olmuştur.
Subaru takımının 1995 1996 ve 1997 yıllarında; Citroën'in 2003'de üreticiler şampiyonasını kazanmasında önemli rol oynamıştır. Kraliçe II. Elizabeth tarafından 1996'da MBE (Member of the British Empire - İngiliz İmparatorluğu Mensubu) ünvanıyla ödüllendirilmiştir.
McRae'nin 15 Eylül 2007'de saat 16:00 sonrasında 17. yüzyıl'dan kalma mansiyonunun yakınına düşen helikopterde öldüğü bir çok basın kuruluşunca rapor edilmiştir[1] ancak polis bu konuda henüz resmî bir açıklama yapmamıştır.
Kariyeri
McRae ralli kariyerine 1986'da kullandığı Talbot Sunbeam ile başladı. İskoç Ralli Şampiyonası'na düzenli olarak katılan McRae hızı ve ilgi çekici sürüş tarzıyla ismini duyurdu. Sürüş stili idolü olarak gördüğü ünlü Finlandiyalı ralli pilotu Ari Vatanen ile kıyaslanmasını sağladı. McRae kısa sürede önce bir Vauxhall Nova daha sonra bir Ford Sierra XR 4x4 kullanmaya başladı. Dünya Ralli Şampiyonası'nda (WRC) ilk kez ortaya çıkması 1987 İsveç Rallisi'nde kullandığı Nova ile oldu. 1989'da ise aynı yerde kullandığı Sierra ile genel sıralamada 15.'liği elde etti. Daha sonra aynı yıl Yeni Zelanda Rallisi'ni arkadan itişli bir Sierra Cosworth ile genel klasmanda beşinci sırada bitirmeyi başardı. 1991'de Colin Prodrive Subaru takımına İngiltere Ralli Şampiyonası için katıldı. 1991 ve 1992'de iki kez şampiyon oldu.
1 23rd Rothmans Rally of New Zealand 1993 Derek Ringer Subaru Legacy RS 2 24th Rothmans Rally of New Zealand 1994 Derek Ringer Subaru Impreza 555 3 Resim:Flag of Great Britain.svg 50th Network Q Rally 1994 Derek Ringer Subaru Impreza 555 4 25th Smokefree Rally New Zealand 1995 Derek Ringer Subaru Impreza 555 5 Resim:Flag of Great Britain.svg 51st Network Q Rally 1995 Derek Ringer Subaru Impreza 555 6 43rd Acropolis Rally of Greece 1996 Derek Ringer Subaru Impreza 555 7 İtalya 38º Rallye Sanremo - Rallye d'Italia 1996 Derek Ringer Subaru Impreza 555 8 İspanya 32º Rallye Catalunya-Costa Brava (Rallye de España) 1996 Derek Ringer Subaru Impreza 555 9 45th Safari Rally Kenya 1997 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 10 Fransa 41ème Tour de Corse - Rallye de France 1997 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 11 İtalya 39º Rallye Sanremo - Rallye d'Italia 1997 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 12 Avustralya 10th API Rally Australia 1997 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 13 Resim:Flag of Great Britain.svg 53rd Network Q Rally 1997 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 14 31º TAP Rallye de Portugal 1998 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 15 Fransa 42ème Tour de Corse - Rallye de France 1998 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 16 45th Acropolis Rally of Greece 1998 Nicky Grist Subaru Impreza WRC 17 47th Safari Rally Kenya 1999 Nicky Grist Ford Focus WRC 18 32º TAP Rallye de Portugal 1999 Nicky Grist Ford Focus WRC 19 İspanya 36º Rallye Catalunya-Costa Brava (Rallye de España) 2000 Nicky Grist Ford Focus WRC 20 47th Acropolis Rally 2000 Nicky Grist Ford Focus WRC 21 21º Rally Argentina 2001 Nicky Grist Ford Focus WRC 22 29th Cyprus Rally 2001 Nicky Grist Ford Focus WRC 23 48th Acropolis Rally 2001 Nicky Grist Ford Focus WRC 24 49th Acropolis Rally 2002 Nicky Grist Ford Focus WRC 25 50th Inmarsat Safari Rally 2002 Nicky Grist Ford Focus WRC
Şu anda Amerika’da NBA Playoff’larının heyecanı yaşanıyor yaşanmasına ama çok değil sadece bir ay sonra playofflarda Konferans finalistlerinin veya şampiyonlarının belirleneceği maçlar oynanırken 22 Mayıs’da draft lottery’si çekilip 26 Hazirandaki 2003 NBA Draftında ilk sıradan seçim yapacak takım belirlendiğinde gündeme oturacak tek konu seneye bu şanslı takımın kadrosuna katacağı 18 yaşındaki LeBron James olacak.
NBA aslında sadece bir basketbol ligi değil. Müthiş pazarlama stratejileri ile milyarlarca doların aktığı bir çok iş sahası yaratan inanılmaz büyüklükte muazzam bir pazar. Yani sadece 3-4 takımın şampiyonluk mücadelesi verdiği 20-25 oyuncu üzerinde dönen sıradan bir lig değil NBA. Ligde yer alan çok oyuncunun kullandığı ayakkabıdan formaya banttan bilekliğe kadar basketbol severlere parlak spotlar altında yeni alışveriş ve tüketim sahası yaratan büyük bir pazarlama şirketi aslında. Ve bu şirket üzerindeki ilgiyi kaybetmemek yayılma ve pazarlama alanını daha da genişletmek için eski yıldızların süresi dolduğunda yenilerini ortaya çıkartmak adına büyük çalışmalar da yapmakta. (Magic Johnson Michael Jordan Kobe Bryant gibi oyuncuların tüm dünyaca tanınması Yao Ming’i lige dahil edilerek Çin pazarına Amerikan ürünlerinin sokulması gibi.)
NBA’in lise ve üniversite de yetenekleri ile sivrilen oyuncular arasından aile yaşantısı davranışları ve kişiliği ile hayranlık duyulan ideal model oyuncu yaratma yolunda 5-10 yıllık dönemlerde ortaya çıkardığı Dr.J ile başlayan Magic Johnson ve Larry Bird ile devam eden Michael Jordan’la üst noktaya ulaşan Grant Hill (sakatlıklardan dolayı istenilen verim alınamamış ve tekrar Jordan’a dönülmüştü) Kobe Bryant Allen Iverson Kevin Garnett ve Tracy McGrady gibi oyuncularla yürüttüğü bu stratejinin ortaya çıkardığı son oyuncu LeBron James NBA’in ve basketbol dünyasının yeni süperstarı olma yolunda ilerliyor. Önümüzdeki aylarda uzun uzun kendisinden bahsedeceğimiz draft döneminde hemen hemen her dergide görebileceğiniz LeBron James’i size bu ay kısaca tanıtmaya ve özelliklede son oynadığı ve MVP ödüllerini kaptığı 3 geleneksel maça biz göz atalım istedim. Belki kazanan taraf 72-66’lık skorla Carmelo’nun okulu olmuştu ama daha zayıf oyunculardan kurulu Akron’un yıldızı LeBron kendini önemli oyunculara karşı göstermeye başlamıştı. Zaten bu maçta Carmelo’yu izlemeye gelen bir çok NBA scoutcusunun listesinin başına LeBron adı o gün yazıldı. Sezon sonunda LeBron eyaletin sayı krallığında ilk sırayı almıştı almasına ama asıl dikkati çeken istatistikler asist krallığında 2. ribaund krallığında ise 4.olmasında yatıyordu. Son Lise yılı ve genç yaşta popüler olmanın getirdiği sorunlar Yazın bir çok spor dergisine kapak olan James 30 Kasım’da ki sezonun ilk maçında oyundan atılarak tekrar gündeme geldi. Çok şişirildiği ve bu yaşta bu kadar büyütülmeyi kaldıramadığı konuşulurken son derece iyi maçlar çıkartarak tekrar basının ve halkın olumlu ilgisini toplayan James Amerika tarihinde ilk defa bir lise maçının ulusal televizyonda naklen yayınlanmasına bile sebep oldu. Bu maçın uzun bir özetini gördüğümde (bu maç geçen sezon Carmelo’nun takımı olan Oak Hill Lisesiyleydi) ilk izlenimlerim aslında LeBron’un çok abartıldığı yolundaydı. Tamam fiziği kusursuzdu T-Mac tarzında bir oyuncuydu ama çoğu şut seçimi yanlış ayrıca potadan uzaklaştıkça şut yüzdesi de oldukça düşüktü. Belki takımı skor üretemeyince sazı eline almış ve bir pivot gibi potaya sırtı dönük olarak kolay sayılar da üretmişti ama “bumu yani LeBron fenomeni dedikleri şey” diye düşünmeden de edememiştim. Fakat ard arda 2 pozisyonda topla içeri yüklenerek bulduğu sayıları blokladığı bir topun ardından yaptığı muazzam smacı ve maçı çeviren basketleri attığını görünce “evet demek buymuş LeBron James” dedim.
Kimi Raikkonen 1979 doğumlu profesyonel formula 1 pilotu. Sakin ve serinkanlı davranışlarıyla kendisine ‘The Iceman ’(Buz Adam) lakabı takılan Raikkonen 2003 ve 2005 yıllarında Dünya Şampiyonası’nda 2. oldu. F1 kariyerine 2001 yılında Sauber Petronas’ta başlayan Raikkonen 2002’den itibaren McLaren-Mercedes takımıyla çalıştı. 2006 sonunda Ferrari takımı ile 3 senelik anlaşma imzalayan Raikkonen 2007 sezonunda Ferrari Takımı’nın pilotu olarak yarışıcak.
Kimi Matias Raikkonen 17 ekim 1979’da Finlandiya Espoo’da dünyaya geldi. Daha 10 yaşından itibaren kart şampiyonalarında başarılar göstermeye başlayan Raikkonen 1999 Avrupa Formula Süper A Şampiyonası’nda (European Formula Super A Championship) 2. lik kazandı. Aynı yıl Formula Ford Euro Cup’da yarışarak 5. oldu ve 20 yaşındayken British Formula Renault Winter Series’de ilk 4 yarışı kazanarak şampiyon oldu.
2000 yılında Formula Renault UK Championship‘e katılan Raikkonen şampiyonadaki 10 yarıştan 7’sini kazandı. 2000 yılının sonlarına doğru katıldığı Formula Renault serisinde ise 23 yarıştan 13’ünü kazandı ve böylelikle %56’lık galibiyet yüzdesi yakaladı.
Bu başarılarıyla farkedilmesi sonucunda eylül 2000’de Peter Sauber Fin pilota Sauber Formula 1 Takımı’nda test pilotluğu yapması için bir şans verdi. Jerez ve Barcelona’daki testlerden sonra Sauber 2001 sezonu için Raikkonen ile anlaşma imzalamaya karar verdi. 23 yarış tecrübesiyle F1 süperlisansı almış olması durumu ise FIA başkanı Max Mosley’de dahil olmak üzere bir çok kişinin eleştirilerine sebep oldu. Raikkonen ilk formula 1 yarışı olan 2001 Avustralya Granprix’inde 6.oldu ve 1 puan aldı.
Raikkonen sağlam bir başlangıç yılı yaşadı. 4 yarıştan puan çıkardı ve 8 kere de yarışı ilk 8 içerisinde bitirdi. Sezonu 9 puanla tamamlayan Raikkonen ve 12 puan toplayan takım arkadaşı Nick Heidfeld F1 takımlar şampiyonasında Sauber takımına tarihinin en yüksek derecesi olan 4.lüğü getirdiler.
Ertesi sezon Raikkonen’in Sauber takımına motor sağlayan Scudera Ferrari takımıyla anlaşacağı düşünülürken 2 kez arka arkaya Dünya Şampiyonu olan Fin pilot Mika Hakkinen’in emekliye ayrılmasıyla Ron Dennis’in takımı McLaren Mercedes ile anlaştı ve boşalan koltuğa geçti. McLaren ile çıktığı ilk yarış 2002 Avustralya Grand Prix’inde 3. olarak podyuma çıkan Raikkonen 2002 sezonu boyunca bir çok yarışta mekanik arızalar sebebiyle yarış dışı kaldı. Sezonu 24 puan ve 4 podyum zaferi ile tamamlayan Raikkonen Fransa GrandPrix’inde ise ilk yarış 1.liğine çok yaklaşmıştı fakat bitişe bir kaç tur kala Toyota pilotu Allan McNish’in arabasından sızan yağ yüzünden yoldan çıktı ve yarışı 2. olarak tamamlayabildi. Takım arkadaşı David Coulthard’ın bir sıra gerisinde sezonu 6. olarak bitiren Raikkonen Couldhard’la birlikte toplamda 65 puanla takımlar sıralamasında McLaren takımını 3.lüğe taşıdılar.
Raikkonen ilk yarış birinciliğine 2003 sezonunda 7. sırada başladığı Malezya GrandPrix’sinde ulaştı. Sonraki yarış Brazilya GrandPrix’sinde ise yarışın 55’inci turda durdurulması üzerine kurallar gereği yarış durdurulmadan 2 tur önceki sıralamaya bakılarak Raikkonen 1. olarak açıklandı. Fakat bundan 1 hafta sonra yarış durdurulduğu sırada Giancarlo Fisichella’nın 56. turda olduğu bu yüzden de sonuçların 54. tura göre berlirlenmesi gerektiği üzerine Fisichella yarışın birincisi ilan edildi. Raikkonen ise 2. olarak açıklandı. 2003 Macaristan GrandPrix’sinde ise ilk üç sırayı Fernando Alonso Kimi Raikkonen ve Juan Pablo Montoya’nın almasıyla F1 tarihinin en genç podyum seramonisi yaşandı.
Sezon boyunca sadece Avrupa ve Amerika Grand Prix’lerinde pole pozisyonunu kazanan Raikkonen 3 kez de yarış dışı kaldı. 2003 sezonunun F1 tarihinin en çekişmeli şampiyonluk mücadelelerinden birine sahne olmasıyla son yarışa kadar şampiyonluk şansını sürdürdü. Şampiyonanın son etabı olan Japonya GranPrix’sini Rubens Barrichello’nun kazanması ve Schumacher’in kendisine yetecek olan 1 puanı almasıyla sezonu şampiyonun sadece 2 puan gerisinde topladığı 91 puanla 2. olarak tamamladı. F1 Takımlar şampiyonluğunda ise 2.liği 2 puan farkla Williams takımına kaptırdılar ve sezonu 1. Ferrari’nin 12 puan gerisinde 3. olarak kapattılar. Son yarışta her üç takımın da şampiyon olma şansı sürüyordu.
2004 sezonunda ise ilk 4 yarışın üçünde yarış dışı kaldı ve sadece 1 puan topladı. Aracındaki mekanik sorunlar bir türlü çözülemedi ve ilk 7 yarış sonunda puanı hala 1 idi. Rakibi Michael Schumacher ise 60 puandaydı. Kanada GrandPrix’sinde 5 kez pit stop yapmasına rağmen Williams-BMW ve Toyota takımlarının arabalarının diskalifiye edilmesi sayesinde finişte 5.liğe yükseldi. Amerika GrandPrix’sini 6. olarak tamamladı.
McLaren takımı Fransa GrandPrix’sinde yeni araçları MP4-19B ile yarışmaya başladı. Raikkonen yarışı takım arkadaşı David Coulthard’ın gerisinde 7. olarak tamamladı. İngiltere GrandPrix’sinde ise pole pozisyonu kazandı ve Schumacher’in ardından 2. oldu. Belçika Grand Prix’sinde sıralama turlarında 10. olmasına rağmen 11.turda liderliği kazandı ve yarışı 1. bitirerek McLaren takımına 2004 sezonunun ilk birinciliğini kazandırdı. Raikkonen sezonu da 45 puan ve 4 podyum zaferiyle 7. olarak bitirdi.
2004 sezonundaki hayalkırıklığına rağmen Raikkonen spor dünyasında yükselen bir yıldız olarak görülmeye devam etti. 2005’de F3000 serisinde yarışması için menajeri Steve Robertson ile birlikte Raikkonen-Robertson-Racing adında bir takım kurdu.
2005 sezonunun ilk üç yarışında yine mekanik sorunlarla uğraşan McLaren pilotlarının alabildiği en iyi sıralama derecesi 6.lık oldu. İlk yarış olan Avustralya GrandPrix’inde 8. oldu ve 1 puan aldı. İkinci yarış olan Malezya GrandPrix’sinde aracında yaşadığı sorunlar nedeniyle puan alamadı. Sezonun üçüncü yarışı olan Bahreyn GranPrix’sinde 3. olarak podyuma çıktı. Raikkonen daha sonra ardarda San Marino Barcelona ve Monte Carlo GrandPrix’lerinde pole pozisyonlar kazandı. San marino GrandPrix’sini kazanmaya yaklaşmışken şaft arızası sebebiyle yarış dışı kaldı fakat Barcelona ve Monte Carlo GrandPrix’lerini kazanarak lider Alonso ile arasındaki farkı 22 puana düşürdü. Avrupa GrandPrix’sinde Jacques Villeneuve’e tur bindirirken yaşadığı sorun sebebiyle yarışta ancak 11. olabildi. Amerika GrandPrix’sine lastik sağlayıcısı Michelin’in güvenlik garantisi vermemesi üzerine Mclaren’de dahil olmak üzere Michelin kullanan takımlar katılmadılar.
Fransa GrandPrix’sinde aracında motor değişikliği yapan Raikkonen 10 sıra geride başlama cezası aldı ve sıralama turlarında 3. olduğundan yarışa 13. sırada başladı. Bu duruma rağmen yarışı Alonso’nun ardından 2. olarak bitirmeyi başaran Raikkonen bir hafta sonraki İngiltere GrandPrix’sinde sıralama turlarında 2. olmasına rağmen yine 10 sıra geriden başlama cezası alarak yarışa 12. sırada başladı ve 3. sırada bitirdi.
Almanya GrandPrix’sinde herşey Raikkonen için iyi giderken ve zafer kazanmak üzereyken bu kez de bir hidrolik arızası yaşadı ve 10 önemli puanı rakibi Fernando Alonso’ya kaptırdı. Bu onun bir yarışı lider götürürken yarış dışı kaldığı üçüncü yarış oldu. McLaren Takımı’nda çok rahatım demesine rağmen eğer sorunlar giderilmezse kontratı bittiğinde takımı terkedeceğine dair sinyaller veren Raikkonen Macaristan GrandPrix’sinden önce yaptığı açıklamada ‘Daha iyi şartlarda çalışmaya ihtiyacımız var ki aracımızın güvenilirliğinden emin olabilelim.’ açıklamasını yaptı. Kötü sıralama pozisyonuna rağmen Macaristan GrandPrix’sinin kazanan ardından da Türkiye’de yapılan ilk Formula 1 Yarışı’nı kazanarak tarihe geçen Raikkonen iki hafta sonra İtalya GrandPrix’sinde pole pozisyonunu kazanmasına rağmen motor değişikliği yüzünden yine 10 sıra geriye düştü ve yarışı da ancak 4. olarak bitirebildi. Belçika GrandPrix’sini iki yıl üstüste kazandı ve bunu takip eden yarış Brezilya Grand Prix’sinde Alonso’nun Montoya ve Raikkonen’den sonra 3. olması sezon bitimine üç yarış kala Alonso’ya 2005 Formula 1 Şampiyonluğu’nu getirdi.
Japonya GrandPrix’sinde Raikkonen kariyerinin en iyi sürüşünü yaptı.Yarışa 20. sırada başlamasına rağmen yarışı birinci bitirerek sezonun kendi adına 7. birinciliğini elde etti. Birçok magazin dergisi tarafından da sezonun en iyi sürücüsü ilan edildi.
McLaren Mercedes takımı 2006 sezonunun başlangıcında 2007 için Fernando Alonso ile anlaştığını açıkladı ve Raikkonen’in 2007 sezonunda hangi takımla yarışacağı 2006 boyunca sır kaldı. 2006 sezonunda McLaren takımıyla yarıştığı GranPrix’lerde hiç birincilik alamayan ve büyük bir hayalkırıklığı yaratan Raikkonen sezon boyunca sadece 6 kez podyuma çıktı. Aracından istediği performansı alamaması ve bir çok kez yarış dışı kalması sonucunda sezonu 65 puanla 5. sırada tamamladı.
2006 İtalya GrandPrix’si sonrasında Ferrari pilotu Michael Schumacher’in emekliliğini açıklaması üzerine Scudera Ferrari takımı Kimi Raikkonen ile 3 yıllık sözleşme imzaladığını açıkladı. Bunun üzerine Raikkonen şu açıklamayı yaptı:
Ferrari ile yarışacak olmaktan dolayı çok mutluyum ve eski takımıma da gelecekte bol şans diliyorum.
Aralık 2006’da bazı bahis siteleri tarafından 2007 sezonunun favorisi olarak gösterilen Raikkonen’in toplam 102 GrandPrix’de 9 yarış birinciliği 36 podyum zaferi 12 pole pozisyonu ve 19 adet en hızlı tur zamanı bulunmaktadır.
Soğukkanlılığı ve sakin yarış stratejisiyle ‘The Iceman’ lakabını alan ayrıca Kimppa Raikka ve Kimster (mekanikleri tarafından) diye de çağrılan Kimi Raikkonen’e bazı Finlilerse şakayla karışık fincede kibirli anlamına gelen ‘Raka’ diyorlar. Bunun Mika Hakkinen’in fincede karbonmonoksit anlamına gelen ‘Haka’ lakabından bir uyarlama olduğu biliniyor.
Raikkonen Finli model Jenni Dahlman-Raikkonen ile evli ve İsviçre’de yaşıyor.
MICHAEL SCHUMACHER Doğum Tarihi : 03.01.1969 Ülke : Alman Doğum Yeri : Hürth-Hermülheim - Almanya Dünya Şampiyonluğu : 7 Şampiyon Olduğu Yıllar : 1994 1995 2000 2001 2002 2003 2004 Toplam Puan : 1328 Katıldığı GP : 245 Bitirdiği GP : 193 (79 %) Kazandığı Yarış : 89 (36 %) Podyum Derecesi : 151 (62 %) Pole Pozisyonu : 68 (28 %) Yarışa İlk İkide Başlama : 112 (46 %) En Hızlı Tur : 76 (31 %)
3 Ocak 1969 yılında Almanya’da doğan Schumacher evli ve iki çocuk babasıdır. Schumacher‘in lakabı Schumi’dir. 1984 yılında Almanya’da Genç Kart Şampiyonluğu ile kariyerinde ilk başarısını yakalayan Schumi imza attığı bir düzine başarının ardından 1989 yılında Formula 3 yarışlarına başladı. 89’da takım arkadaşı Heinz–Harald Frentzen ile birlikte üçüncü sırayı aldı. Macau and Fiji gibi bir çok uluslar arası yarışmada birinci olan ancak F3 Almanya’da en büyük başarısı üçüncülük olan bu adama F1’de ilk yarışma şansını Jordan verdi.
1991 yılında Jordan takımı pilotu Gachot tutuklanınca onun yerine geçen Schumacher Belçika GP’sinde yarışma şansı elde etti.Debriyaj sorunu çekse de yarışı yedinci sırada tamamladı. Jordan ekibi ile ilk ve son kez yarışan Schumacher’i Benetton derhal kaptı. İlk yılın sonunda dört puanla 12’nci sırada yer aldı. 1992’de sekiz defa podyuma çıktı. İlk yarıştığı Belçika pistinde lider oldu ve sezonu 53 puanla üçüncü sırada tamamladı. 1994 yılında ilk F1 şampiyonluğuna rakibi Damon Hill’in bir puan önünde ve onunla yaptığı şüpheli kazayla elde etti. 1995’te Benetton’un hile yaptığı suçlamalarına rağmen aynı başarıyı tekrarladı. 1996 yılında atağa geçmeye çalışan Ferrari ekibine transfer oldu ancak o sezon Ferrari ile üçüncülüğe razı oldu.
1997 yılında sezonun son yarışında aralarında bir puan bulunan rakibi Williams pilotu Villeneuve ile tartışmalara yol açan bir kaza yaptı. Yarış sonrasında FIA kararıyla Villeneuve şampiyonu Schumacher ikinci ilan edildi. 1998’de son yarışa kadar şampiyonluğu kovaladıktan sonra yine ikincilikle yetindi. 1999 yılında İngiltere’nin Silverstone pistinde geçirdiği kaza sonucu ayağının kırılması nedeniyle takımı Ferrari şampiyon olmasına rağmen sezonu pilotlar sıralamasında 44 puanla beşinci sırada kapattı. O güne kadar ki inişli çıkışlı başarı grafiğine ve başına gelen bir takım talihsizliklere rağmen geniş bir hayran kitlesine sahip olan Schumacher 2000 yılında takımını ve kendisini şampiyonluğa taşıyarak hem yeni bir seriyi başlattı hem de kendisini efsaneleştirecek ilk adımı attı. Ferrari ekibi de 21 yıl aradan sonra ilk defa Dünya Şampiyonu çıkartmış oldu.
2001 ve 2002 sezonunda yakaladığı şampiyonlukla F1’de Senna’in elinde bulundurduğu "pole position" rekoru dışındaki tüm rekorları kırdı ya da egale etti. Geçtiğimiz sezon içinde kariyerinin en parlak dönemini yaşadı. Bunların en anlamlısı şüphesiz Juan Manual Fangio’nun elinde bulundurduğu şampiyonluk rekorunu (beş kez) egale etmesiydi. Eğer Schumi yeni sezonda bir takım talihsizliklerle karşılaşmazsa istatistiklerle alay edercesine rekorları ulaşılması zor noktalara getirebilir. Schumacher hakkında kısa bir detay daha Schumacher üzerinde yapılan testlerde yarış esnasında otomobil kullanırken hissettiği heyecanın yolda yürürken hissettiği heyecana eşit olduğu saptanmıştır.
Kariyeri 1984 Karting Junior Almanya 1. 1985 Karting Junior Almanya 1. 1986 Karting Almanya 3. / Karting Avrupa 3. 1987 Karting Almanya 1. / Karting Avrupa 1. 1988 Formula Koening 1. / FF1600 Avrupa 2. / FF1600 Almanya 6. 1989 F3 Almanya 3. 1990 Prototip 5. / F3 Almanya 1. 1991 Prototip 9. / F1 Jordan&Benetton 4 puanla 13. 1992 F1 Benetton 53 puanla 3. 1993 F1 Benetton 52 puanla 4. 1994 F1 Benetton 92 puanla 1. 1995 F1 Benetton 102 puanla 1. 1996 F1 Ferrari 59 puanla 3. 1997 F1 Ferrari 78 puan Dıskalifiye edildi 1998 F1 Ferrari 86 puanla 2. 1999 F1 Ferrari 44 puanla 5. 2000 F1 Ferrari 108 puanla 1. 2001 F1 Ferrari 123 puanla 1. 2002 F1 Ferrari 144 puanla 1. 2003 F1 Ferrari 93 puanla 1. 2004 F1 Ferrari 148 puanla 1. 2005 F1 Ferrari 62 puanla 3